Fruktoz ve Sağlık İlişkisi

Özge Toktaş

                                                          
Fruktozun insülin direncine, trigliserid  (TG) düzeyinde artışa, abdominal obeziteye, artmış kan basıncına, inflamasyona, oksidatif strese, endotelyal disfonksiyona, mikrovasküler hastalıklara, hiperürisemiye, glomerüler hipertansiyon ve böbrek hasarına, yağlı karaciğere neden olduğu ifade edilmektedir(Sanchez-Lozada,2008). Aşırı fruktoz tüketiminin ayrıca bazı bireylerde karın ağrısı, şişkinlik ve ishal gibi etkilere de neden olabileceği belirtilmektedir (Beyer,2005). YFMŞ55’in, fruktoz/glukoz oranının sukrozdan yüksek olması sebebiyle olası zararlarının sukroza göre daha etkili olduğu düşünülmektedir. Ancak yapılan çoğu çalışmada, saf fruktoz ya da YFMŞ’yi temsilen fruktozlu diyetler uygulanmıştır ve YFMŞ nin etkilerinin sukrozla karşılaştırılarak incelendiği yeterince çalışma yoktur(Turasan,2014). Fruktozun insülin direncine, trigliserid (TG) düzeyinde artışa, abdominal obeziteye, artmış kan basıncına, inflamasyona, oksidatif strese, endotelyal disfonksiyona, mikrovasküler hastalıklara, hiperürisemiye, glomerüler hipertansiyon ve böbrek hasarına, yağlı karaciğere neden olduğu ifade edilmektedir(Arslan ve ark,2016).
Tip 2 DM ve Metabolik Sendrom

Metabolik sendrom; abdominal obezite, bozulmuş açlık glukozu, hipertansiyon ve hiperlipidemiyi içine alan klinik bir tablodur. Yüksek oksidatif stresin, birçok kardiyometabolik hastalıkta olduğu gibi metabolik sendromun da patogenezinde önemli bir rol oynadığı belirtilmiştir. Fruktoz; karaciğerde yağ birikimini uyarır ve aynı zamanda yağ sentezini artırarak yağ oksidasyonunu önler, hepatik steatoza ve alkolsüz yağlı karaciğer hastalıklarına yol açar. Ayrıca, yüksek fruktoz alımı, esas olarak antioksidan savunma sisteminin bozulmasıyla oksidatif strese neden olur (Yılmaz ve ark,2018) Diyabet, zamanla kalpte, kan damarlarında, gözlerde, böbreklerde ve sinirlerde ciddi hasara yol açan yüksek kan şekeri (veya kan şekeri) seviyeleri ile karakterize kronik, metabolik bir hastalıktır. En yaygın olanı, genellikle yetişkinlerde vücut insüline dirençli hale geldiğinde veya yeterli insülin üretmediğinde ortaya çıkan tip 2 diyabettir. Son otuz yılda tip 2 diyabet prevalansı, tüm gelir düzeylerine sahip ülkelerde önemli ölçüde artmıştır. Bir zamanlar genç diyabet veya insüline bağımlı diyabet olarak bilinen Tip 1 diyabet, pankreasın kendi başına çok az insülin ürettiği veya hiç üretmediği kronik bir durumdur(WHO). Şekerle tatlandırılmış içecekler, sükroz, yüksek fruktozlu mısır şurubu veya meyve suyu konsantreleri gibi ilave kalorili tatlandırıcılar içeren içeceklerdir ve bunların tümü benzer metabolik etkilere neden olur. Yapılan bir çalışmada, 6000'den fazla yetişkinden oluşan bir kohortta, günde ≥1 meşrubat (diyet veya normal) tüketenlerin, 4 yıl boyunca MetS geliştirme riskinin% 39 daha fazla olduğunu gösterdi. Siyah Kadın Sağlığı çalışmasında da benzer sonuçlar ortaya çıkmıştır. 10 yıl boyunca takip edilen 40.000'den fazla kadın arasında, günde ≥ 2 SSB tüketenlerde, ayda